Ülkemizi 15 Temmuz karanlığına sürükleyen ve geride250 canımızın hayatına mal olan ve yüzlerce gazi bırakan malum yapılanmanın ne şekilde devletin kılcal damarlarına sızdığını askeriye ile emniyet başta olmak üzere yargı birimlerini çalınan imtihan soruları ile ve değişik metotlar ile nasıl ele geçirdikleri yeni yeni itiraflar ile ortaya çıkmaktadır.
Bugüne gelindiğinde “bizi kandırdılar, alınları secdeye gidiyordu zarar gelmez dedik” açıklamaları ile kendimizi avutmaktayız. Din her dönemde silah olarak kullanılmıştır. Bu nedenle laiklik” can simidimizdir. Ama kafasında tilkiler dolaşanlar için laiklik dinsizliktir. 12 eylül jenerasyonuna mensup olan ve bedel ödeyen bir kişi olarak o dönemlerde de bize “komünistler dinsizdir ateisttir, katledilmeleri vaciptir” söylem ve telkinleri ile bilinçsiz ve sorgulamayan kişileri etkileyerek 12 eylül tuzağına çekmişlerdir ki benim cezaevlerinde tanıdığım solcular bizimle birlikte teravih namazına katılmışlardır. Yani bize anlattıkları gibi ne dinsiz nede ateisttirler. Bunu geç de olsa anladık Bu senaryoların faturası yine binlerce ölü ve yaralı, bitip giden hayatlar ve benim gibi küle dönen hayaller ve istikballer olmuştur. 15 Temmuz öncesinde de yine emperyalistler uygun zamanda harekete geçmek için tüm yolları denemişler ve başarılı olmuşlardır.
Ülkemiz üzerinde oynanan oyuna ne yazık ki siyasilerimizde zemin hazırlamaktadır. Emperyal güçlerin başını çeken ABD alenen hedeflerinin Kürdistan Devleti kurmak olduğunu ifade etmekte PKK'yı değişik platformlarda desteklemektedir. PYD gibi uzantısı olan örgütlere milyar dolarlar ile ifade edilen yardımlar ile desteklerken başımıza çorap örmektedir.
Siyasileri partilerimizden HDP demokrasi çığırtkanlığı yapmaktadır. Bu nedenle bu partinin demokrasi söylemlerinin oyununa gelmemek gerekir. PKK ile bağlarını koparamayan HDP Şeyh Sait'in yolunda yürüdüğü sürece bu parti ile yoldaşlık olmaz yılanla aynı çuvala girilmez. HDP şayet PKK ile aynı menzile yürümeyi tercih edecek ise onlarla yol arkadaşlığı yapılmaz.
Meral Akşener geçtiğimiz günlerde haklı ve doğru bir çıkış yaparak ABD'nin PYD'yi alenen desteklemesi üzerine bizimde İncirlik kozunu kullanmamız gerektiğini ve kapatmak ile tehdit etmemiz gerektiğini ifade etmiştir. Geçmişte ekonomimizin güçlü olmadığı dönemlerde Amerikancı olarak kamuoyuna deklare edilen merhum Süleyman Demirel tüm Nato birlikleri dahil olmak üzere İncirliği kapatma cesaretini gösterirken. bizim sayın Cumhurbaşkanımız kendini BOP eş başkanı olarak ilan etmiştir. İncirlik konusunda AKP”nin sessiz olması kabul edilebilir. Ama milliyetçiliği tekelinde bulunduğunu iddia eden yerli ve milliliği kimseye bırakmayan MHP lideri Devlet Bahçeli ise ortaya çıkarak sözlerini sık keserek alkış bekleyen cümlelerine “Eyy AKP kapatalım şu İncirliği anyayı Konyayı anlasınlar” ifadelerini de eklerse milletinde alkışını alacak aksi taktirde stepne bir parti olmaktan kurtulamayacaktır.
Muhalefet Tayyip beyden kaçarken PKK'ya tutulmamalıdır. Bana göre iki ayrı partinin profili şu şekilde olmalıdır.
HDP Kandil ve İmralı sevdasından vazgeçtiğini deklarasyon yayınlayarak ilan etmeli içlerinde bu değerlere sahip olan milletvekillerini kapının önüne koymalı. Diyarbakır'daki annelerin yanı başına oturarak onlar ile birlikte yaptıkları kutsal eyleme omuz verme yürekliliğini göstermeli. ABD ve bazı Türk düşmanı batılı ülkelerin gazına gelerek demokrasiyi enstrüman olarak kullanmamalıdır. ABD'nin Kürdistan hayaline alet olmamalıdırlar
MHP Sözde milliyetçiliği savunurken dün T.C tabelalarının ve okullardan andımızın okunmasının kaldırılmasına geç de olsa bugün sesini yükseltmelidir. Tabana yaranmak için bu konuları kırmızı çizgimizdir diyerek alkış toplamaktan vazgeçmeli AKP'ye yaranmak için kırmızı çizgilerini pembeye veya başka bir renge çevirmemelidir. Çünkü partiye değil ama taşıdığını iddia ettiği değerlere inanarak 3000 e yakın ölü ve binlerce gazi veren bir hareketin öncüleri olduklarını iddia etmektedirler. Akşener ortaya çıkarak “NCİRLİĞİ KAPATALIM” sözlerine Cumhur ittifakının dağılması bahasına destek verilmelidir. ABD Bahçelinin mal varlığının peşinde değil Cumhurbaşkanının mal varlığının peşindedir. Bu konuda Bahçeli'nin gocunacak bir endişesi yoktur. Tek endişesi barajı aşıp aşamayacağıdır. AKP'ye böyle bir tehlike olduğunda anında iltihak edebilecek bir profil çizmektedir. Çünkü Tayyip Erdoğan'a adeta suflörlük yapmaktadır. Demeçlerinin ardından aynı nakaratları tekrarlamaktadır.
TÜRGAV ve TÜRGEV gibi gelecekte tehlike arz edecek cemaat yapılanmalarına karşı 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi gözler kapatılmamalı bu millete bir kez daha aldatıldık. Alınları seccadeden kalkmıyordu edebiyatı yapacak boyutlara gelinmemelidir. Devlete ait kendilerine bağışlanan millet mallarına el konulmalıdır.