2024/ Paris Yaz Olimpiyatlarına hazırlık, takım, takımlara refakat eden, hiç bir ülkede olmadığı kadar ilgili ilgisiz bir kalabalık kadronun Pariste ağırlanması, Milli Takımımızın tamamına giydirilen İsrail bayrağının mavi çizgilerini havi ( Nil-Fırat) pijama görünümlü, yahudi VAKKO ürünü kıyafetleri reva gören her kademedeki anlı şanlı görevlilerimiz!..
Ne garip tecellidir ki, tek bir altın madalya dahi alamadan, muhtemeldir ki büyük kahramanlar edasıyla yurda döndüler.
Bireysel başarılarını ortaya koyan bir kaç sporcumuz dışında tebrik ve tebcile seza hiç bir fert görmediğim için komite ve heyeti tebrik etmiyorum.
Açık yüreklilikle burada eleştirilerimi ilgili sayın bakan dahil tüm olimpiyat komitesi ve sorumlulara iletmek istiyorum. Önce sporcuların tercih edilen o pespaye kıyafetlerinin hangi akıl ve mantıkla tercih ve tesbiti sağlandı, bunu aziz millete izah ediniz?
7 Ekimden beri gece gündüz demeden Gazze’deki müslümanlara kan kusturan, tarihin hiç bir döneminde görülmedik zulmün müsebbibi yahudilerin zulme destek sağlayan Türkiye’deki tüm firma ve kuruluşlarına millet boykot muamelesi yapmaya çalışırken, siz hangi düşünceyle en azılı yahudi firmasına milli takımın kıyafet sponsorluk v.s. gibi işlerini tevdi edebilirsiniz?
Adına milli dediğimiz bir ekibe gayr-i milli bir kıyafet ve firma nasıl sponsorluk yapabilir, ücretli veya ücretsiz bir hizmet havale edilebilir? Genel başarısızlıktan kimin ne kadar payı var, ilgililere kim ve ne zaman hesap soracak? Güreş, boks, halter ve atıcılık gibi bireysel sporlarda geçmiş dönemlerde olağanüstü başarılara niçin ulaşılamamıştır?
Şevval İlayda ve Yusuf Dikeç kardeşlerimizin atıcılıktaki başarılarıyla, 3 gümüş ve 5 bronz toplamda 8 madalyayla 64. sırada bir olimpiyat sonuçlanmışsa ve de bu ekibin yüzünü ağartmışsa, diyeceğimiz bir şey yok! Bizim için Yunan’ın mitolojisi Olimpos dağı ve mülhem olimpiyatlarının hiç bir anlamı yoktur. Alınacak bir değil onlarca altının da maddi hiç bir önemi yoktur.
Ancak, siz 85 milyonluk dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi olan Türkiyeyi temsil ediyorsanız, o ruh ve heyecanı damarlarınızdaki kan ve hücrelerinizde hissedeceksiniz.
Elbette Japon harakirisi yapılsın istemiyoruz. Ancak onurlu bir duruş ve mesuliyeti müdrik bir tutum, ardından gelebilecek başta Olimpiyat Komitemiz olmak üzere yetkililerden bir istifa!.. Geleceğe ne yürekli mesajlar verir! Bunu anlamak kadar şimdilik anlatmak da zor…
Bakınız ilk ondaki ülkelerin madalya cümbüşüne ve bir de bizim hal-i perişanımıza. Sıralamayı; altın, gümüş ve bronz olarak değerlendirirsek;
ABD 40+44+42= 126
Çin 30+27+24= 91
Japonya 20+12+24= 45
Avustralya 18+19+16= 53
Fransa 16+26+22= 64
Hollanda 15+7+12= 34
İngiltere 14+22+29= 65
G. Kore 13+9+10= 32
İtalya 23+13+15= 40
Almanya 12+13+8= 33
Türkiye 0+3+5= 8, 64. sırada olimpiyatları çok büyük bir başarıyla (!) noktalamış olduk.
Yanlış giden ne varsa, kimden ve hangi kurum veya kuruluşlardan kaynaklanıyorsa hesabı mutlaka sorulmalı, şairin dediği gibi; “Kemal-i edeple çekildik bab-ı sadaretten” diye birileri azli beklemeden şovmenlikten vaz geçip derhal aziz milletimizden özür dileyip istifa edebilmelidirler. Bunlar hangi federasyon, kurum ve kuruluş ise tavizsiz takip edilmeli gereğini yapmayanlara yaptırımı devlet otoritesi icra etmelidir.
Maalesef bu durum siyasetimizin de icraatımızın da kanayan bir yarasıdır. Ne hesap sorma ve ne de ciddi bir vicdan muhasebesiyle onuruyla istifa dahil, hesap verme geleneği oluşturulmadığı gibi, herkes kendisi dışında suçlu üretmenin gayreti içine düşmektedir.
Korkarım bu olimpiyat fiyaskomuzun faturasını da farklı zeminlere taşıyıp, asıl suçlular, yüzlerinin akıyla (!) işin içinden sıyrılıp çıkacaklardır. Şu hakikat bilinmelidir ki, işin başından beri yanlışlarla yürüyen bu olimpiyat oyunlarının hesabını sorması gerekenler şayet sormazsa, millet hesapları toplayıp sandıkta yapılması gerekeni zaten yapıyor.
Benim milletvekilliğim dönemlerinde de, gerek komisyon ve gerekse genel kurullarda bakanlar ve ilgilileri eleştirdiğim bir husus vardı. Bu sonuç da onun bir tezahürüdür. Gençlik ve Spor Bakanlığı denince akla gençlik ve kangrenleşen sorunları değil, spor gelmektedir.
Spor da denince akla futbol, futbol denince akla süper lig, süper lig denince de akla, adına üç büyükler diye bakanların dahi tanımlama yaptığı İstanbul’un üç takımı; Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş, nadiren de Trabzonspor gelmekte, her şey futbol ve fanatizmin üzerine bina edilmektedir.
Bu zihniyet ve yaklaşım tarzı değişmedikçe benzer fiyaskoları daha çok fazla yaşarız. Bu işi sandığa bırakmadan baştan itibaren spordaki genel gidişatımızın iyi olmadığı gerçeğiyle hareket edip, atılması gereken adımları şimdiden atmalıdır ülkemin yöneticileri ve kurmay heyeti.
Benden söylemesi!..
Yoksa Molla Kasım uzaklarda değil,
ufukta ve eli tetikte..
Selam ve dua ile...