Kentimizde seçim maratonunun renkli olacağı Erhan Usta'nın da bağımsız aday olarak sahaya inmesi ile ilginç bir yapıya dönüşmüştür.
Samsunlu aday sendromu tüm gerçekleri ile ortadadır. Mustafa Demir'in bakanlığı döneminde 4 genel müdürlüğün Trabzon'a nakledilmesi en büyük handikabıdır.
Samsun 19 Mayıs kentidir, Atatürk şehridir. Bu erdemler yok edilemez. Herkesin kafasında yarattığı bir dünya vardır. Ütopyaları vardır. Ama taviz verilmeyecek tek faktör Atatürkçülük kimliğidir. Kentin görsel ve fiziki anlamda geldiği nokta yadsınamaz. Ancak ülkenin en önemli sorunu olan işsizlik kabusu karabasan misali Hastanebaşı, Cezaevi, İlyasköy, Fevzi Çakmak, Kadıköy mahallelerinin önceliği arasına girmiştir.
Belediyeler elbette iş ve işçi bulma kurumu veya İŞKUR hüviyetinde bir kimliğe sahip değildir. Ancak belediye hizmetlerinde yaratılacak katma değerler işsizlik sorununa kısmende olsa çözüm getirebilir. Samsun diğer kentlere nazaran avantajlı konumdadır. Tarım kentidir.
Ancak tarımsal politikalardaki tutarsızlıklar önce Samsun tütününü yok etmiş , dünyanın en kaliteli tütününü üretmesine rağmen Samsun'un bu özelliği rafa kaldırılmıştır. Fındık dalları artık yeşillenmemekte, bu sektörde uluslararası kartellerin hizmetine sunulmuştur. Çiftçiler bu ürününü devlet teşviki ile sökmektedir. Bu uygulamanın mantığını anlamak güçtür.
Girdi maliyetlerinin yüksek olması üretilen ürünün pazar bulamamasına neden olduğu için tarlalarda çürümeye terk edilmekte ve dolaysıyla köylerden kentlere nüfus akışını hızlandırmaktadır.
İthalat kapıları ardına kadar açılmıştır. Saman ithal eden ülke statüsünde yer almak bu ülke vatandaşlarının makus talihi olamaz olmamalıdır. Üreten ülke kendi kendine yeten 7'inci ülke gibi apoletler artık sökülmüştür. Buna rağmen özellikle ekonomi kurmaylarının çizdiği pembe tablolar anlaşılır gibi değildir.
Gerçeklerimiz şunlardır. Emeklilerimiz pazar atıklarını toplamaktadır. İşçilerimiz açlık sınırınında altında bir asgari ücretle geçimini idame ettirmeye çalışmaktadır. Ülke gerçekleri 450 milyar dolar dış borçla anılmakta enflasyon oranları tüm makyajlara rağmen yüzde 24 seviyelerinin altına inememektedir.
Faiz oranları ise sıkı para politikası bahanesine sığınılarak düşürülememektedir. Döviz kurlarındaki her menfi olumsuzlukların, dış mihrakların oyunu olduğuna kamuoyu ve firmalar inandırılmaya çalışılmaktadır.
Ekonomideki durağanlığın önlenebilmesi için tek anahtar üretimdir. Ancak üretim politikalarını artırıcı önlemler yerine, tüketime yönelik tedbirlere öncelik verilmektedir.
Şeker fabrikaları gibi Cumhuriyet değerleri, özendirici tablolar ile özelleştirme aşamasında özendirici süslü kelimeler ile pudralanmakta, özelleştirme sonrasında ise pudralar dökülmekte, üretici ürününü özelleştirmeyi alan firmaya satamamaktadır. İşten çıkarılmama taahhüdüne rağmen çalışanlar ücretlerini alamamaktadır. Ülkeye akan taze para tamamen betona gömüldüğünden, kaynaklar tamamen heba edilmiş dolayısıyla ülkede ekonomik kargaşa tüm gayretlere rağmen önlenememektedir.