Bir akademisyen düşünün savaşın korkunç yüzü altında ezilen Ukraynalı kadınlara yönelik Türk erkeklerinin kendilerini beklediğini dillendirebiliyor ve bu şeref yoksunu kişi üniversitelerimizde gençlerimize eğitim veriyor.
Hasan Köni isimli 75 yaşındaki meczup azgın teke sendromuna yakalanmış olmalı ki, 'Türk erkekleri Ukraynalıları bekliyor ama onlar maalesef Avrupa'ya gidiyor' şeklindeki demeci ile ülkemizde AKP iktidarı ile egemen olan bir zihniyetin adeta çığırtkanlığını bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Bu zihniyet Kuran kurslarında ve yurtlarda küçük yaşta çocuklara cinsel istismarda bulunanları bir bakan ağzı ile 'Bir kereden bir şey olmaz' anlayışının tezahürüdür.
Bu zihniyet bir gecede 'İstanbul Sözleşmesinin' yırtılarak çöpe atılması sonucunda her gün vahşice katledilen kızlarımızın, kadınlarımızın bedenlerinin hiçe sayılmalarıdır.
Üstelik bu katliamlara seyirci kalındığı gibi suçlular kravat takarak iyi hal indiriminden istifade ettirilerek bir kaç ay içinde yine topluma salınmaktadır.
Nitekim bu durum karşısında Cumhurbaşkanımız, Kadınlar Günü münasebetiyle 23 kez eşi tarafından bıçaklanarak öldürülen bir kadının eşinin serbest bırakılması karşısında, müdahale ederek suçlunun tekrar tutuklanmasını sağlamıştır. Dünya Kadınlar gününde bir basın açıklaması yapmak için demokratik haklarını kullanmak isteyen kadınlarımızın Taksim'e çıkışları biber gazları ile engellenmiş, onlarca kadınımız tutuklanmıştır.
Bunlar yaşanırken iktidar lehine olan tüm etkinliklere göz yumulmakta ve müdahaleler yapılmamaktadır. Bu çifte standart gözlerden kaçmamaktadır.
Bir akademisyenin katıldığı TV yayınında, Ukraynalı kadınlar hakkında sarf ettiği kelimeler sadece kendini değil Türk milletini de yaralamıştır. Bu sözler misafirperver Türk halkının başka bir gözle değerlendirilmesine zemin hazırlayacak tarzda aptalca ifadedir.
Bu sözleri iki ülke arasında savaşın sona ermesi için sigorta görevi üstlenen ülkemize karşı yapılan bir saldırı girişimi olarak sabote etmek anlamında değerlendirilmeli ve bu kişinin tüm akademik hakları elinden alınarak toplum nezdinde rencide edilmeli ve hiçbir kamu kurumunda görev yapmasına izin verilmemelidir.
Kadirşinas milletimizin böylesine sapıkça ifadelere maruz bırakılması sadece bu kişinin değil, yaratılan bir zihniyetin sadece bir örneğidir. Türkçemizde bir söz vardır. Arif'in zikri ne ise fikri odur. Çünkü cinsel istismarların yaşandığı Kur'an kursları ve vakıflar hiç bir yaptırıma maruz bırakılmadığı gibi, faaliyetlerini sürdürmekte olayların yaşandığı bu mekanlar, kredi yurtlar kurumuna bağlı olmadığı gibi yine bizzat bakanlar tarafından ifade edilerek koruma altına alınmaktadır. Bu nedenle öncelikle yırtılıp çöpe atılan İstanbul Sözleşmesi tekrar programa alınmalı, kadınlarımıza terörist muamelesi yapılmamalı, demeçler ile de bile olsa toplum ahlakına mugayir davranan kişiler cezalandırılmalı çeşitli görevler verilerek adeta taltif edilmemelidir.